Celâl Soycan

 

 

Değerli okurlar, bugünkü yazımda zaman zaman yaptığım gibi benim için değerli olan bir büyüğümü sizlerle buluşturmak istiyorum.

Celâl Soycan’ı, onun kişiliğini, sanatçı yönünü ve yazarlığını biraz geç tanıdım. Esasında ilk tanışmamız ben 35 yaş civarındayken olduğuna göre çok da geç sayılmaz. 
Bu hesaba göre kendisiyle yaklaşık 20 yıldır “teşrik-i mesaimiz” var. 

Günlük yaşamın yoğunluğu ve karmaşasında görüşmelerimize zaman zaman aralar versek de, bu durum, kendisine olan içten duygularımı ve verdiğim değeri hiç etkilememektedir. Celâl Abi’nin yeri bende ayrıdır. 

Sürekli okuyan, yazan ve üreten bu değerli sanat ve fikir adamının arkadaşlığına sahip olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum.

***

Geliniz, Mersin’in bu önemli sanatçısını biraz daha yakından tanıyalım.

Celâl Soycan, 1948 Gaziantep doğumludur. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi mezunu bir Orman Mühendisi’dir. Öğrencilik yılları “68 kuşağı” dönemine denk gelmiştir. Öğrenciliğinde “devrimci” hareketin içinde yer almasına rağmen, bazı ‘nostaljik solcular’ gibi 68’i ve 68’lileri hiçbir zaman kutsamamıştır. Bu hareketin katkıları olduğunu kabul etmekle birlikte, döneme geniş bir perspektiften bakarak değerlendirmeyi ve eleştirmeyi başarabilmiştir. Bu yönü onu ‘romantik solculardan’ ayırmaktadır.

Üniversiteden 1971 yılındaki mezuniyetinin ardından Orman Bakanlığı’nda göreve başlamış, o dönemki bazı parlak ve başarılı akranları gibi, kısa zamanda yöneticilik görevlerine yükselmiştir. 

1980 darbesinden önceki son Ecevit Hükümeti döneminde Orman Bakanlığı’nda Genel Müdürlük kadrosuna ataması yapılacakken, 1979 yılında Demirel Hükümeti göreve gelmiştir. Bu hükümet “solcu/devrimci” bürokrat kadrolarında ciddi tasfiyelere girişmiş ve bu esnada ‘Konya İşletme Müdürü’ olarak görev yapan Celâl Soycan’ın da işine son verilmiştir.

Bir müddet işsiz kaldıktan sonra, onun gibi işini kaybederek ortada kalan bürokratlara dönemin Mersin Belediye Başkanı olan Kaya Mutlu sahip çıkarak belediyede görevler vermiştir. 

Kaya Mutlu, 12 Eylül darbesinden hemen sonra ve risk alarak, kadrosu olmayan bu bürokratların kadrolarını 2 gün önce verilmiş gibi göstererek hepsini büyük bir mağduriyetten kurtarmıştır.

O tarihten itibaren Celâl Soycan’ın belediye bürokratlığı dönemi başlamış ve emekli oluncaya kadar Mersin Belediye Başkan Yardımcılığı da dahil olmak üzere üst düzey yöneticilik görevleri üstlenmiştir.

***

Yazının bu noktasında, isterseniz, biraz  da bu pek kıymetli arkadaşımın iç dünyasına ışık tutmaya çalışayım.

Öğrencilik ve sonrasının oldukça sert ve kutuplaşmış siyasi ortamında devrimcilerin pek çoğunun aksine Celâl Soycan, ‘kategorik solcu‘ tanımına uymaz. İdeolojik aidiyetlere daima mesafelidir. Ezberleri, kalıpları, şablonları yoktur. Dogmalara metelik vermez. Kavramlara kutsallık atfetmediği gibi onlara nefret duygularıyla da yaklaşmaz. Çünkü her iki yaklaşımın da eleştirel bakışın önündeki en büyük engel olduğunu bilir. Şiddet içermediği sürece tüm görüşlere açıktır.  
Belki de en önemlisi, özgür bir zihne ve bilince sahiptir. 

Felsefe, estetik, bilim kavramlarının önemini ve değerini bilmektedir ve bütünüyle içselleştirmiştir. Bu üçlüyü kendi düşün dünyasında çok farklı bir yerde konumlandırmaktadır. Özellikle felsefenin ve ‘düşünme eyleminin’ kişiye keyif vaat etmediğini, tam tersine acı verdiğini bilir. Bu acıya katlanmaya daima gönüllüdür.

Derin, donanımlı, birikimli ve bilgili bir entelektüeldir. Bunlara ilave olarak hoş sohbet olması, her sohbetini entelektüel bir alışverişe ve bilgi sağanağına dönüştürmektedir. Siz alışveriş dediğime bakmayın. Bu sohbetler Celâl Abi’nin açtığı pencerelerle aslında onun için bir “veriştir”.  
Çok önemli bir husus da öğretirken muhatabına rahatsızlık hissettirmemesidir. Sohbeti sevecen ve konforludur.

Almasını bilene bu sohbetler bilgilendirici, öğretici ve yeni bakış açıları kazandırıcıdır. Söz bittiğinde hissedilen o ‘doygunluk‘ işte tüm bunların bileşiminden kaynaklanır.

***

Celâl Soycan, üniversite yıllarında girdiği yazı ve edebiyat/sanat dünyasından çalışma hayatı sırasında da hiç kopmamış, sürekli üretmiştir. Sanatçı, çok yönlü bir üretkenliğe sahiptir.

Yayınlanmış 19 kitabı vardır:

Öyle Kal (şiir), Cemresiz Günlerde (şiir), Saptım Burçlar Bilgisinden (şiir), Adın Olsam (şiir), Ölüler İçin Oda Müziği (şiir), Âzâde (şiir), Kün (şiir), Kırım Günlerinde Aşk (şiir), Hünsa (şiir), Beyhûde (şiir), Kötülüğü Gördüm (şiir), Şiir İçin Poetik Notlar (poetik yazılar), Şiirin Zamanı/Zamanın Şiiri (poetik yazılar), Sokak Yazıları (poetik yazılar), Mevsimsiz Bir Şair-Özdemir İnce (inceleme), Anlatmaktan Anlamaya: Ahmet Yeşil(resim kataloğu), Tuvalde Oda Müziği: Ahmet Yeşil (resim kataloğu), Sonsuzluğa Kıvrılmak: Ahmet Yeşil (resim kataloğu), Varlığımın Garip Şarkısı: Nevhiz Tanyeli (resim kataloğu).

***

Sanatçı, şiirleriyle pek çok antolojide yer almıştır. Şiirleri yurt dışında da ilgi ve beğeniyle karşılanmış ve bunun sonucu olarak da Almanya, Fransa, ABD, Japonya, Litvanya, İspanya ve İsrail’de yayımlanmıştır.

Çağdaş resim konusundaki eleştirileri dikkat çekicidir ve bu alanda onu özgün bir konuma taşımıştır.

Celâl Soycan “Dergicilik” konusunda da daima yoğun faaliyetler içerisinde olmuştur. Türkiye’nin önde gelen pek çok edebiyat ve şiir dergisinde eserleriyle yer almıştır. Mersin’de yayınlanan ve tüm Türkiye‘ye hitap eden “Islık” dergisini 7 yıl yönetmiştir. Halen “Şiirden” dergisinin çıkartılması çalışmalarına katılmaktadır. 

Şehrimizde bulunan Sokak Kitap ve Kahve Evi’nde 5 yıl her Cumartesi aralıksız olarak “Sanat Üzerine Düşünsel Pratikler” isimli oturumları yönetmiştir.

Mezitli Belediyesi bünyesinde ressam Ahmet Yeşil’le birlikte 10 oturumluk “Resim Okuması” dersleri vermiştir.

Tüm bunlara ilave olarak, Celâl Soycan, 13 yıldır Mersin Ticaret ve Sanayi Odası tarafından verilen "Mersin Kenti Edebiyat Ödülünü" yönetmekte, aynı zamanda jüri üyesi olarak da görev yüklenmektedir. Bu çalışmaları büyük bir fedakârlıkla yapmaktadır. 
Ödül, Türk edebiyatının değerli üyelerine verilirken, Mersin'in bir edebiyat şehri hâline gelmesi hususunda da çok kıymetli ve önemli bir işlevi yerine getirmektedir.

Görüldüğü üzere, Celâl Soycan, çok yönlü ve eskilerin pek sevdiğim sözüyle “velût” bir fikir adamı ve sanatçıdır.

***

Celâl Soycan bir sohbetimizde, “Yazmak, saygıdeğer bir emektir” demişti. Hayata ve sanata bakışını ise yine bir sohbetimizde şu sözlerle ifade etmişti: “Hayata ve sanata eleştirel bir vicdanla bakmaya, onu anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyorum”.

Celâl Abi’nin bu düşüncesinden, hayata ve sanata bu bakışından etkilenerek üzerinde oldukça düşündüm. 
Kendimce şöyle bir çıkarımda bulundum:

Gelmiş olduğu olgun yaşın getirdiği tecrübeler, bilgisi, donanımı ve yaşanmışlıkları düşünüldüğünde hayatı hâlâ anlamaya ve anlamlandırmaya çalışması öğrenme isteğinin sınırsızlığıyla açıklanabilir ancak.

Şiirinde ulaştığı yetkinlik göz önüne alındığında, sanata hâlâ bu şekilde yaklaşan bir kişi benim kanaatime göre sanatı çoktandır en doğru şekliyle anlamış ve anlamlandırmıştır.

Hem hayata hem sanata eleştirel olarak bakmak elbette ki entelektüel sorumluluğuna sahip bir sanatçıdan beklenen doğrulukta bir davranıştır. Eleştirel bakış, kutsallaştırmalar ve sınırlamalarla arasına set çekmesini de sağlamaktadır. 
Eleştirel bakışının “vicdanlı” olması ise fevkalade kıymetlidir ve kayda değerdir.

***

Değerli sanatçımız sürekli yazmakta ve üretmektedir fakat bu faaliyet zamanını aldığı için okuyamamaktan şikâyetçidir.  
Bu konudan çok samimi olarak şu şekilde yakınmaktadır:

“Aslında benim yazmaya hakkım yok. Okuyacağım o kadar çok kitap var ki... Zamanımın bir bölümünü yazmaya ayırdığım için bunları okuyamıyorum. Benim yazmamam gerek...”

Dikkatinizi çekerim ki bunları söyleyen kişi, yazmanın saygıdeğer bir emek olduğunu kabul etmesine rağmen okumayı ve öğrenmeyi önceleyerek ‘vazgeçilmezi‘ olarak görmektedir.

***

Benim edebiyat ve şiir konusundaki yetenek ve yeterliliğim ‘Celâl Soycan şiiri’ ile ilgili bir kritikte bulunmama elvermez. 
Fakat bu durum henüz bu harika şiirlerle tanışmamış olan okurlara kuvvetle tavsiye etmeme de bir mani oluşturmaz. 

Celâl Soycan şiiriyle henüz tanışmamış olanlara “İyidir” isimli şiirinin başlangıç dizelerini aktarmak istiyorum:

“eşyanın kâğıda çökmesi için “kalmak” iyidir
ışığın yalanıysa gölge elbette gece iyidir”

***

Pek kıymetli Celâl Abi’ye sevgili ailesiyle birlikte bugüne kadarki tüm yaşamında olduğu gibi, bundan sonra da okumayla (ve yazmayla) dopdolu uzun ve sağlıklı bir ömür diliyorum.

 

 

 

 

 

  • Mehmet S. Nane

  • 26 Eylül 2020

Sayfayı Paylaş

Yorumlar

Metin Cengiz 26 Eylül 2020

Elinize sağlık sevgili Mehmet S. Nane. Celâl Soycan'ın bir dostu ve yazın arkadaşı olarak çok beğendim yazınızı. Çok önemli ipuçları vermişsiniz tanıtırken. Ancak önemli bir eksik bırakmışsınız tanıtım yazınızda. Onu da ben yazayım da okuyucu yorum okuyacak kadar meraklıysa bu eksiği kapatmış olur. Celâl Soycan tam on üç yıldır dünyada sanırım bir benzeri daha olmayan ancak bütün şehirler için örnek olması gereken ve Mersin Ticaret ve Sanayi Odası tarafından verilen ve Mersin'in diğer kurumlarınca da desteklenen Mersin Kenti Edebiyat Ödülü'nü yönetmektedir. Özdemir İnce ile kurucusu olduğu bu ödülün aynı zamanda jüri üyesi de olan Celâl Soycan bu görevi büyük bir özveriyle yürütmektedir. Türk Edebiyatı'nın kıymetli üyelerine verilen bu ödül edebiyat ödülü olarak ülkemizde önemli işlevleri vardır. En büyüğü günümüz edebiyatına ve önemli yazarlarına dikkat çekmesi ve Mersin'i bir edebiyat şehri haline getirmiş olmasıdır.

Mehmet S. Nane 27 Eylül 2020

İlginize teşekkür ederim Metin Bey. Evet, katkınız sayesinde önemli bir eksikliği giderme imkânı bulacağım. Okuyucuların yorumları okumalarını temenni etmekle birlikte, yine de yazının eksik kalmasına ve Celâl Abi’yi tam anlatmamasına gönlüm razı olmaz. İlettiğiniz bilgiyi yazıya ilave edeceğim.

Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın

leaf-right
leaf-right