Entelektüel platform
Geçenlerde bir arkadaşım ziyaretime geldi. Eksik olmasın, ilk günden itibaren yazılarımı takip ediyor. Daha fazla siyaset yazmam konusunda eleştiride/öneride bulundu.
Bu konuda görüş veren ilk kişi bu arkadaşım değildi üstelik.
Oysa ben siyaset yazmaktan ziyade tarih, kültür-sanat ve Mersin konularında kalem oynatmayı çok daha fazla seviyorum.
Şüphesiz ki ülke ve dünya gündemini, siyasi gelişmeleri günlük olarak yakından takip ediyorum. Fakat kendimi zorunlu hissetmezsem siyaset yazmak istemiyorum.
Geçtiğimiz haftalarda yazdığım Trump ve Mustafa Akıncı yazılarını bu nevi zorunlu yazılara örnek verebilirim. Bu konularda yazmasam olmazdı.
Siyaset yazmam gereken sıcak bir gündem olursa şüphesiz ki onları da yazacağım.
***
Şimdi gelelim 15 Ağustos 2019 tarihindeki ilk yazımda söylediklerime. Orada da siyasetle ilgili görüşlerimi yukarıda yaptığım açıklamanın çok özeti şeklinde vermiştim. Ayrıca ilgi alanlarımın geniş olduğunu da belirtmiştim.
Benim bu makaleleri yazmamdaki amaç bilgi, fikir ve görüş sahibi olduğum konuları toplumla paylaşmak.
Bu yolla eğer topluma zerrece katkım olacaksa amacıma ulaşmışım demektir.
Tam da burada büyük vatansever, çok değerli gazeteci Uğur Mumcu’nun ders niteliğindeki sözlerini hatırlatmak isterim: “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz”.
***
Ben 1970’li yılları çocuk olarak yaşadım. O yıllarda esnaf olan rahmetli babamın dükkânında çıraklık yaptığım için de küçük yaşlarımda çok insan tanıdım, çok kişiyle iletişimim oldu.
Geçmiş nostaljisi yapmak istemiyorum ama o yıllar çok güzeldi, öyle böyle değil; hakikaten güzeldi. O yılların güzel olması da insanımızdan kaynaklanıyordu.
O, fevkalade iyi ve yüksek hasletlere sahip Türk halkı o güzel yılları benim için unutulmaz ve hasreti çekilen seneler yaptı.
Benim kanaatime göre yaklaşık 40 sene evvel Türk halkının tarihten gelen ve fevkalade değerli hasletleri darbe almaya ve aşınmaya/aşındırılmaya başlandı.
1980’lerin hemen başında dünyayı saran neoliberal rüzgâr Türkiye’yi de vurdu. Evvela Demirel hükümeti Turgut Özal marifetiyle 24 Ocak 1980 kararlarını aldı. Ardından da ABD destekli o felaket, faşist, gerici 12 Eylül 1980 darbesi geldi.
Türk halkının geleneksel üstün vasıflarına son darbe de 6 Kasım 1983 seçimleriyle işbaşına gelen ANAP hükümetleri döneminde vuruldu.
Azgın neoliberal politikalar ABD’de Reagan, İngiltere’de Thatcher eliyle dünyaya dayatılmıştı. Zaten 12 Eylül’ün amaçlarından biri de bu politikaların Türkiye’de uygulanması için dikensiz gül bahçesi yaratmaktı.
Turgut Özal da kendisine biçilen rolü pek güzel oynadı doğrusu!
***
İşte 80’lerin hemen başında yaşanan bu gelişmeler Türk halkının yapısını bozmaya başladı.
Çünkü başımızda, “Benim memurum işini bilir”, “Anayasayı bir defa delsek bir şey olmaz”, “İşini uydur da nasıl yaparsan yap” diyen, her türlü 'köşe dönmeciliği' özendiren, hukuku hiçe sayan, parayı yüce bir değer olarak tanımlayan bir hükümet ve onun başbakanı vardı.
Sonuçta, bizim bildiğimiz asıl Türk halkı, bir kesimiyle ve değerleriyle birlikte, sanki buhar olup uçtu!
Onun yerine ne olduğu belirsiz, değer-kural tanımayan, paraya tapan, tamamen bireyselleşen ve toplumu hiçe sayan bir insan tipi ortaya çıktı.
Son 20 senede toplumsal yapımızda yaşanan felaket biçimde geri gitmeyi ve erozyonu burada ayrıntılı olarak anlatmaya gerek görmüyorum!
***
Çok çok özet olarak anlatmaya çalıştığım gibi Türk toplumu 40 senedir geriye gidiyor. Toplum yapımız bozuluyor.
Söylemiştim, 70’li yılları ve insanlarını çok iyi hatırlıyorum. Büyüklerim 50’li, 60’lı yılları hatırlayacaklardır. Ne kastettiğimi çok iyi anladıklarına eminim.
Toplumumuzun bu manada gerilemesinin yanı sıra, bir kısım insanımız kaba-nobran bir hâle büründü.
Bu tip kişilerde vasatlık, görgüsüzlük, bayağılık, gösterişçilik, seviyesizlik egemen hâle geldi.
Ve yazık ki bunlar artık genel davranışlar olarak kanıksanmaya, kabul görmeye başlıyor. Tehlikenin büyüğü de bu!
Türk insanının geçmişten gelen, tarihten intikal eden çok değerli özellikleri vardır. Bu konuda çok ciddi zemin kaybedilmiştir ama insanımızın özüne dönmesi için geç değildir.
Hep birlikte bu nevi davranış sergileyenlere karşı insanlığın yüksek değerlerini ve erdemlerini savunmalıyız.
Kendimize görev bilerek toplumumuzun genel seviyesini yükseltmeye çalışmalıyız.
Buna inanır, buna göre davranış biçimi geliştirirsek hiç şüphem yok ki başarırız. Toplumlar bazen geriye gitse de özdeki cevher daima kendini korur. İş onu yeniden ortaya çıkarabilmektedir.
***
İşte ben bu makalelerimle sevgili ülkemizde yerleşmeye başlayan bu olumsuz tabloya teslim olmadığımı-olmayacağımı haykırıyorum.
Bu davranış kalıpları toplumu tamamen ele geçirmeden, düzeltilmesi için sade bir yurttaş olarak elimden geleni yapacağımı söylüyorum.
Onun için, “Benim dünyam salt siyasete indirgenemez” diyorum zaten.
***
Toplumun belli bir kesiminde yaşanan bu kalitesizliğe, insan ilişkilerindeki seviye kaybına, vasatlığa, hoyratlığa, bilgisizliğe karşı bir duruş olarak yazıyorum bu yazıları.
Böyle davranış sergileyenleri toplumumuzun tekrar kazanması derdindeyim.
Bu yazılarla topluma umut aşılamaya çalışıyorum. Karamsarlığın beni ele geçirmesine müsaade etmiyorum.
Ben bu yazılarla nefes alıyorum ve aldığım harika olumlu tepkilerden sizlerin de nefes aldığınızı biliyorum.
Lütfen, değerli görüşlerinizi bana iletmeye devam ediniz.
***
Yazılarıma boşuna “sohbet” demiyorum. İlk günden bu yana o kadar yakın ilgi gösterdiniz, o kadar çok sayıda iyi niyetli ve güzel tepkiler verdiniz ki bu yazılar sizin sayenizde yazı olmaktan çıkarak sohbete dönüştü.
O hâlde geliniz sohbetlerimizi siyasetle sınırlamayalım. Lütfen bana bu yönde ısrarlı öneri ve taleplerde bulunmayınız. Çünkü zevk alarak sohbet edeceğimiz o kadar çok ve çeşitli alan var ki...
Ve geliniz, bu sohbetleri kendimiz için bir entelektüel platforma dönüştürelim. Bunu tek başıma başarmam mümkün değil. Destekleriniz, görüşleriniz ve düşünsel katkılarınız çok önemli, değerli ve gerekli.
El verin, hep birlikte toplumun bir kısmında yaşansa bile vasatlıklara, kalitesizliklere, seviyesizliklere sohbetlerimizle karşı duralım.
Onlara da bir el verelim, yanımıza çekelim. Tekrar kazanalım.






Yorumlar
Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın