Sihirli iki kelime
Bence kişinin kültürel olarak en önemli değeri ana dilidir. Kişisel görüşüm ana dilimiz Türkçe’ye iyi kullanmadığımız ve onu korumadığımız yönündedir. Özellikle son birkaç on yılda güzelim Türkçe’mizi İngilizce hayranlığıyla sürekli örseleyip duruyoruz.
Kültür emperyalizminin lisandan başladığını unutuyoruz.
Yetmez gibi Türkçe’yi çok az kelimeyle ve telaffuzu da eğip bükerek felaket bir şekilde konuşmaya başladık.
Hangisini örnek vermeli bilmem ki!
‘Plaza Türkçesi’ denilen ve ‘Türkgilizce’ olarak adlandırılabilecek garabeti mi söylesem, bazı televizyon tiplerinin konuştuğu felaket Türkçe’yi mi hatırlatsam, ‘DJ Türkçesi’ denebilecek rezaleti mi yazsam, yoksa bazı genç kızlarımızın tornadan çıkmış gibi aynı ses tonu ve aynı tonlamalarla konuştukları ve ‘ş’ harfini yok saydıkları, ‘Nisantası Türkçesi’ni mi konu etsem bilemedim!
Tümü de Türkçe’ye yapılan eziyettir, işkencedir!
***
Türkçe’nin iyi kullanılması için ihmal edilemeyecek çok önemli bir etken de okumak; çok okumak. Malûmunuz, çok okumayan iyi konuşamaz da yazamaz da...
Özellikle kelime dağarcığının geniş ve çeşitli olmasının okumayla birebir ilişkisi var.
Evet, iki sihirli kelimeden söz edecekken konu yine içimdeki hicran olan Türkçe’nin kötü kullanımına geliverdi.
Sözünü ettiğim bu iki kelime lütfen ve teşekkür (ederim) sözcükleridir.
***
İzninizle kısaca bir anımı anlatmak isterim. Genç yaşlarımda İngiltere’ye ilk ziyaretimde kaldığım evin sahibi olan aileyle yediğimiz ilk akşam yemeğini hiç unutamam. Masada sürekli “Lütfen” ve “Teşekkür ederim” sözleri duyuyordum. Mesela tuzluğu isterken, çorba servisi yaparken, ekmeği uzatırken veya alırken; velhasıl her harekette karşılıklı olarak bu iki kelime kullanılıyordu.
Örnek olarak; “Tuzluğu uzatır mısın lütfen” sözlerinden sonra tuzluk uzatılıyor ve karşıdaki de “Teşekkür ederim” diyerek karşılık veriyordu.
Bir, üç, beş, on...Ben memlekette bu kelimelerin bu şekilde aşırı yoğunlukta kullanılmasına alışkın değilim; hakikaten şaşırdım ve çok ilgimi çekti.
Neyse; gece ilerledi, Türkiye’den hediye götürdüğüm şaraplar içildi ve keyifler iyice yerine geldi. Bu rahat ortamda yaşı benden bir hayli ileri olan ev sahibi Bill’e (Mourley) bu iki kelimeyi neden böyle çok kullandıklarını sordum. Hatta aile içinde bu denli yoğun kullanılmasını garipsediğimi de hissettirdim.
Bill hiç unutmadığım şu cevabı verdi: “Mehmet, biz hayatın her alanında ve her iletişimde en çok bu iki kelimeyi kullanırız. Aile içindeki konuşmalar da buna dahildir".
İngiltere’ye sonraki pek çok gidişimde farklı kişi ve topluluklarda da bu kullanımları yoğun olarak gördüm. Anladım ki bu davranış kalıbı sadece Bill’in evinde değil bütün İngiliz toplumunda geçerliydi. Toplum olarak bu konuda böyle bir ortak kültüre sahiplerdi.
***
Katiyen bir topluma öykünmem, her şeylerine hayran olmam, kültürel yapılarına tamamıyla kapılmam ve bunu da doğru bulmam. Burada anlatmak istediğim bazı kültürlerin özelliklerinden kendimize uygun ve yararlı olan kısımlarını kullanmaktır.
(Bu anımı sevgili arkadaşım Duygu Asena’ya anlatmıştım ve o da bir makalesinde okurlarına nakletmişti).
O günden sonra ben de lütfen ve teşekkür ederim kelimelerini çok daha fazla ve severek kullanmaya başladım. Hayatımdaki olumlu etkilerini anlatamam.
İnsanlarla ilişkilerim çok daha rafine hâle gelmeye başladı.
Muhatabıma gösterdiğim bu saygı ve özen onun davranışlarına da yansıdı. Böylelikle iletişim daha kaliteli, daha seviyeli, daha konforlu oldu ve daha düzgün bir üslûp kullanılmaya başlandı.
Bazen karşımdakinden aynı olumlu yansımayı alamıyorum. Hiç önemli değil. Bu benim değil, onun sorunu.
Sakın bu güzel sözleri alıştığınızdan daha fazla kullanmak size yapay gelmesin. Böyle bir şey söz konusu olamaz. Katiyen.
Müsterih olunuz: Muhatabınıza saygı ve nezaket çerçevesinde sarf edeceğiniz bu iki sihirli kelime asla yapay kaçmaz.
Naçiz tavsiyem, Türkçe’ye çok yakışan bu kelimeleri cömertçe, bolca kullanmanızdır. İnsan ilişkilerinizdeki olumlu farklılığı görerek şaşıracak ve kendinizi daha iyi hissedeceksiniz.
Şükrü Altınova 27 Haziran 2020
Bu iki sihirli kelime karşıdaki insana duyulan saygıyı ve sevgiyi gösterir.
Atilla Toroglu 27 Haziran 2020
Mehmetcigim cok onemli bir konuyu yazmissin. 1959 yilinda Genel Kurmaydan Gen Danis Karabelen ve JUSMMAT den Albay Andy Rogers'in tercumani olarak Pariste NATO toplantilarina gitmistik. Orly de ucaktan inip bizi karsilamaya gelen ekibe dogru ilerlerken Amerikali albay kulagima egildi Atilla dikkat Please ve thank you ulkelerinden bir tanesine geldik dedi. Ben bunu bilmeme ragmen adama tesekkur ettim. Halbuki okulda daha hazirlik siniflarinda bile hocalarimiz bizlere kara tahtahayi silmemizi please ve thank you suz istemezlerfi. Ama maalesef o ulkelerde o yillardan bu yana ahlak ve etik kurallar konularinda erozyona ugradilar. Selamlar.
Mehmet S. Nane 29 Haziran 2020
Evet Atilla Abi maalesef ahlâki değerler tüm dünyada çok aşındı. Umuyorum ki ülkemizde nezaket ve saygı ifadesi olan bu iki kelime çok daha fazla kullanılır.
Mehmet S. Nane 29 Haziran 2020
Katılıyorum Şükrü Abi. Hayat bu kelimelerin kullanımıyla çok daha rafine hâle geliyor.